Urfaya Saygı
...
#urfayasaygı
Bismillahirrahmanirrahim,
Bu sayfada burada ilk yazım, hayırlara vesile olmasını dileyerek bir iki satır kendimizi ifade edeceğiz.
Burada bu satırları davet eden, kendimizi ifade etme imkanı sunan kıymetli site yöneticilerine sanliurfatv.com ailesine gönülden teşekkür ederim.
İçinde bulunduğumuz coğrafya ve sahibi olduğumuz bayrak dünyanın en değerli coğrafyası ve dünyanın en değerli bayrağı...
Üstelik bu coğrafyanın en eski bilinen yerleşim yerinin de yani Göbeklitepe’nin de arazisindeyiz.
Şanlıurfa...
Arapça’da medine şehir demek, medeniyet şehirlilik anlamına geliyor. Burada binlerce yıllık bir medeniyeti bilip de ona sahip çıkmamak, gelişimi için bir fikir sunmamak o medeniyete o birikime nezaketsizlik olur. Hani hep derler ya sahipsiz memleketiz diye, aslında sahibi var çok şükür...
Bu memleketin sahibi bir iki belediye başkanı, üç beş milletvekili ya da kanaat önderi değil, onlar bugün var yarın yok. Bu memleketin bu medeniyetin sahibi bu milletin ta kendisi...
İnsan bazen gördüklerine kızıyor, küsüyor, vazgeçiyor ama aslında bizim vazgeçiş lüksümüz yok...
Burada yaşadığımız sürece, bu memlekette çocuklarımızın geleceğini düşündüğümüz sürece, yazmaktan da eleştirmekten de kızmaktan da yeri gelince tebrik etmekten de vazgeçmeyeceğiz.
İhtiyacımız olan şey bir konuda veya her konuda farklı düşünenler bir arada olsak da kızsak da öfkemizi kontrol edip karşılıklı saygıyı muhafaza etmek. Saygıyı korudukça huzur ve mutluluk artacaktır. En yakınımızdan başlayarak ‘fikirlerine saygı duyuyorum ama seninle aynı fikirde değilim’ diyebilmeliyiz. O zaman küs olmayız, kırılmayız, kavga etmeyiz, yerimizde saymayız. Bir birbirimizi dinlesek o zaman çok şey değişecek... Hakkaniyetle, yalansız, dürüstçe, saygıyla...
Fırsatını bulmuşken bir fikir de sunmak istiyorum. Camilerimizin her mübarek Cuma günü yaşadığı ‘camiye yardım’ sıkıntısını biliyoruz. Geçmişte vakıflarla imar edilen yaşatılan camiler, vakıf kültürü erozyona uğradığı için büyük sıkıntılar çekiyor. Bu sıkıntıları çözmenin bir yolu var.
Belediyenin belirleyeceği alanlarda bir ‘vakıf büfe’ sistemi kurulabilir. Bu büfeler ‘yardımseverler tarafından’ hibe alınarak bir vakıf havuzu oluşturulabilir. Sadaka-i cariye yerine geçeceğinden inanıyorum ki onlarca büfe hibe verilir. Bu büfelerin kira gelirlerinden de camilerimizin sabit masrafları, elektrik, su, yevmiyeci personel, bakım onarım gibi masrafları karşılanabilir. Beraberinde de hem istihdama hem de ticarete fayda sağlayacağından beklenenin üzerinde bir fayda sağlanmış olur.
Büfelerin şık ve zarif olması gerektiğini, şehir estetiğini zenginleştirmesi gerektiğini yazmama gerek yok ama yazayım... Bu sistem kurulabilirse sözleşmelerin ve vakfın sisteminin devri, suiistimali, üç beş aşiret, ağa, zengin eline düşmesi de tabi ki önlenmeli ki muvaffak olunsun...
Biz beyan ettik. Fikri alan kullanır, kullansın, helal hoş olsun. Yalnız diyelim ki yine kimse duymadı, olsun! Şimdi yapılmasa da bir gün Cenabı Hakk imkan verecek ve biz bunu yapacağız.
Hürmetlerimle...
Bismillahirrahmanirrahim,
Bu sayfada burada ilk yazım, hayırlara vesile olmasını dileyerek bir iki satır kendimizi ifade edeceğiz.
Burada bu satırları davet eden, kendimizi ifade etme imkanı sunan kıymetli site yöneticilerine sanliurfatv.com ailesine gönülden teşekkür ederim.
İçinde bulunduğumuz coğrafya ve sahibi olduğumuz bayrak dünyanın en değerli coğrafyası ve dünyanın en değerli bayrağı...
Üstelik bu coğrafyanın en eski bilinen yerleşim yerinin de yani Göbeklitepe’nin de arazisindeyiz.
Şanlıurfa...
Arapça’da medine şehir demek, medeniyet şehirlilik anlamına geliyor. Burada binlerce yıllık bir medeniyeti bilip de ona sahip çıkmamak, gelişimi için bir fikir sunmamak o medeniyete o birikime nezaketsizlik olur. Hani hep derler ya sahipsiz memleketiz diye, aslında sahibi var çok şükür...
Bu memleketin sahibi bir iki belediye başkanı, üç beş milletvekili ya da kanaat önderi değil, onlar bugün var yarın yok. Bu memleketin bu medeniyetin sahibi bu milletin ta kendisi...
İnsan bazen gördüklerine kızıyor, küsüyor, vazgeçiyor ama aslında bizim vazgeçiş lüksümüz yok...
Burada yaşadığımız sürece, bu memlekette çocuklarımızın geleceğini düşündüğümüz sürece, yazmaktan da eleştirmekten de kızmaktan da yeri gelince tebrik etmekten de vazgeçmeyeceğiz.
İhtiyacımız olan şey bir konuda veya her konuda farklı düşünenler bir arada olsak da kızsak da öfkemizi kontrol edip karşılıklı saygıyı muhafaza etmek. Saygıyı korudukça huzur ve mutluluk artacaktır. En yakınımızdan başlayarak ‘fikirlerine saygı duyuyorum ama seninle aynı fikirde değilim’ diyebilmeliyiz. O zaman küs olmayız, kırılmayız, kavga etmeyiz, yerimizde saymayız. Bir birbirimizi dinlesek o zaman çok şey değişecek... Hakkaniyetle, yalansız, dürüstçe, saygıyla...
Fırsatını bulmuşken bir fikir de sunmak istiyorum. Camilerimizin her mübarek Cuma günü yaşadığı ‘camiye yardım’ sıkıntısını biliyoruz. Geçmişte vakıflarla imar edilen yaşatılan camiler, vakıf kültürü erozyona uğradığı için büyük sıkıntılar çekiyor. Bu sıkıntıları çözmenin bir yolu var.
Belediyenin belirleyeceği alanlarda bir ‘vakıf büfe’ sistemi kurulabilir. Bu büfeler ‘yardımseverler tarafından’ hibe alınarak bir vakıf havuzu oluşturulabilir. Sadaka-i cariye yerine geçeceğinden inanıyorum ki onlarca büfe hibe verilir. Bu büfelerin kira gelirlerinden de camilerimizin sabit masrafları, elektrik, su, yevmiyeci personel, bakım onarım gibi masrafları karşılanabilir. Beraberinde de hem istihdama hem de ticarete fayda sağlayacağından beklenenin üzerinde bir fayda sağlanmış olur.
Büfelerin şık ve zarif olması gerektiğini, şehir estetiğini zenginleştirmesi gerektiğini yazmama gerek yok ama yazayım... Bu sistem kurulabilirse sözleşmelerin ve vakfın sisteminin devri, suiistimali, üç beş aşiret, ağa, zengin eline düşmesi de tabi ki önlenmeli ki muvaffak olunsun...
Biz beyan ettik. Fikri alan kullanır, kullansın, helal hoş olsun. Yalnız diyelim ki yine kimse duymadı, olsun! Şimdi yapılmasa da bir gün Cenabı Hakk imkan verecek ve biz bunu yapacağız.
Hürmetlerimle...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.