Eğitim öğretim yılını değerlendiren Coşkun: Eğitimde kalıcı politikalar üretilmeli;

Eğitim öğretim yılını değerlendiren Coşkun: Eğitimde kalıcı politikalar üretilmeli

Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şubesi Başkanı Coşkun, 2021-2022 Eğitim-Öğretim yılının sona ermesinin ardından açıklamalarda bulundu. Coşkun, "Eğitimin temel sorunları çözülmeli, kalıcı politikalar üretilmelidir" dedi....

ŞANLIURFA - 2021-2022 eğitim-öğretim yılının sona ermesiyle okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde eğitim alan yaklaşık 18 milyon öğrenci bugün karne aldı. Böylece bir eğitim öğretim dönemi daha kapanmış oldu. Öğrenciler için dinlenme, öğretmenler için yenilenme, yöneticiler için ise sorunların tespiti ve çözümü için bir planlama dönemine girildi.

 

Memurlar Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) ve Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Şanlıurfa İl Başkanı İbrahim Coşkun, eğitim öğretim yılını değerlendirdi.

 

Coşkun, gazetecilere yaptığı açıklamada, eğitimin temel sorunlarının çözülmesini ve kalıcı politikaların üretilmesi gerektiğini söyledi.


2021-2022 eğitim-öğretim yılı, eğitim çalışanlarının büyük emek harcadıkları, zorluklara karşı tedbirlerin alındığı bir dönem olarak tamamlanmış bulunduğuna dikkati çeken Coşkun, “Eğitim çalışanlarımıza ve öğrencilerimize hayatlarına yenilikler katacak, huzurlu ve nitelikli bir dinlenme dönemi diliyor, mezun olan öğrencilerimizin yeni başarılara imza atmalarını temenni ediyoruz” dedi.

 

İbrahim Coşkun, “Eğitimin kalitesi, eşitlik, hakkaniyet, eğitimin finansmanı, eğitim çalışanlarının özlük haklarının artırılması, okuldaki öğrenme süreçleri ve okulların liyakat ilkesine göre daha etkili nasıl yönetilebileceği konularında alınan kararlar hayata geçirilmelidir. Sistemli yaklaşımlarla eğitimde kararlılık, tutarlık, bütünlük, süreklilik sağlayan ve kamu yararını hedefleyen eğitim politikalarının üretilmesine gayret edilmelidir. Salgının hayatı olumsuz etkilediği, eğitimde devamlılığın sekteye uğraması neticesinde nitelikten ve verimlilikten taviz verilmek zorunda kalındığı günlerde eğitim çalışanlarının ortaya koyduğu azim ve kararlılık, Vefa Sosyal Destek Gruplarında üstlendiği rol önemli bir dönem olarak tarihe geçmiştir. Salgının sonlarına doğru okulları açık tutmak iradesi, devamlığın sağlanması ve ortaya çıkacak telafi yükünün azaltılması açısından yerinde bir karar olmuştur. Zor dönemlerde bile üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmeye çalışan eğitimcilerin çözüm bekleyen sorunları, getirilen yenilikler ve tanınan haklarda eksik bırakılan tarafların varlığı, şiddet karşısındaki savunmasızlığı gibi, eğitimin niteliğini ve verimliliğini doğrudan etkileyen tüm konularda, başta hükûmet yetkilileri ve kanun koyucular olmak üzere, sorumluluk sahibi herkes üzerine düşeni, elinden geleni yapmalı; eğitim çalışanlarının içinde bulunduğu durum göz önüne alınmalı, ‘mutsuz mecburlar’ üretme potansiyeline sahip gidişata dur denilmelidir” dedi.

“MESLEK KANUNU ÖNEMLİ BİR ADIM AMA YETERLİ DEĞİL”


“Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılmış olması çok önemli bir adım olmakla beraber, muadil meslek kanunlarıyla mukayese edildiğinde çerçevesinin dar, tanınan hakların da geride olduğu bir gerçektir” diyen Coşkun, “Toplu sözleşme masasında ‘çalışma yapılmasını karara bağladığımız’ konulardan biri olan 3600 ek gösterge konusunda yapılan çalışma reform niteliğindedir, ancak adaletin gereği olarak bazı eksikliklerinin giderilmesi gerekmektedir. Haklı taleplere, geçerli mazeretlere duyarsız kalınması, eğitim çalışanlarının moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, eğitimde verimliliği düşürmektedir. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenliğe son verilmemesi, öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılmaması, istihdamda güçlük çekilen bölgelerde görev yapan eğitimcilere ilave teşviklerin verilmemesi, birim ek ders ücreti miktarının düşüklüğü, eğitim kurumu yöneticiliğinde özlük haklarını ve yetkileri geliştiren kariyer odaklı sürdürebilir bir sistemin halen hayata geçirilememesi, eğitimin rehberlik ayağının eksikliği, öğretmenleri şiddete karşı koruyacak bir yasal düzenlemenin çıkarılamaması, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanmamasının doğurduğu mağduriyetler, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının düzenli bir şekilde gerçekleştirilmemesi, okulların ödenek ihtiyacı ve yardımcı personel istihdamı gibi sorunlar konusunda ivedi çözümler beklenmektedir” diye konuştu.

“EĞİTİM ÇALIŞANLARININ DÜŞEN ALIM GÜCÜ TELAFİ EDİLMELİDİR”

Enflasyonun arttığı, hayat pahalılığının sabit gelirlileri ve tüketicileri bunalttığı, temel tüketim maddeleri ve emtia fiyatlarının yoksunluk eşiğini yükseltip yoksulluk sayısını artırdığı bir dönem yaşandığına dikkat çeken Coşkun, “Günlük hayatı zorlaştıran, yoksulluk hissini artıran, yokluk eşiğine yaklaştıran, güven azaltıcı etkisini yoğunlaştıran ekonomik sarsıntı, kamu görevlileri başta olmak üzere, en çok sabit gelirlileri olumsuz etkilemektedir. Ekonominin mikro ve makro düzey rakamları, enflasyon ve döviz oranları dikkate alındığında, kamu görevlilerinin alım gücünün düştüğü net bir şekilde görülmektedir. Bu çerçevede, eğitim çalışanlarının ve kamu görevlilerinin ücretlerinde oluşan kayıplar ve düşen alım güçleri telafi edilmelidir” dedi.

“SÖZLEŞMELİ VE ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK KALDIRILMALI, KADROLU İSTİHDAM ESAS ALINMALIDIR”

Kamu personel sisteminin temel yaklaşımının insan onurunu öncelemek, insan haklarına saygılı olmak, saygın iş ilkesine dayanan mali, sosyal ve özlük hakları ile çalışma şartları olması gerektiğini anlatan Coşkun, “Bu eksende öğretmen istihdamında sözleşmeli öğretmenliğin temel istihdam şekli olarak kabul edildiği algısını güçlendiren adımlar ve uygulamalar, büyük Türkiye iddiası ve hedefiyle bağdaştırılabilir değildir. Öğretmenlerin anayasal haklarını sınırlayan, aile bütünlüğünü bozan, eşleri birbirinden, çocukları da anne babalarından ayrı bırakan, öğretmeni eşi ile işi, sağlık ile işsizlik arasında tercihte bulunmaya zorlayan, öğretmenler odasında ayrımcılık oluşturan, öğretmenlik mesleğini ve öğretmenin itibarını zedeleyen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına derhal son verilmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir” ifadelerini kullandı.

“EK GÖSTERGE KONUSUNDAKİ EKSİKLİKLER GİDERİLMELİDİR”

Ek gösterge konusundaki eksikliklerin giderilmesi gerektiğini anlatan Coşkun, şunları söyledi:

 

“Ek gösterge rakamlarının artırılması konusundaki kararın, MemurSen’in çalışmaları ve çabaları neticesinde yardımcı hizmetler sınıfı başta olmak üzere hem bütün kamu görevlilerini içermesi hem de 1992 yılından bugüne gerçekleştirilen en geniş çalışma olması bakımından şüphesiz reformist bir özelliğe sahiptir. Ortaya konan bu önemli çalışma sonrası, halen açıklık getirilmesi gereken konular, giderilmesi gereken eksiklikler mevcuttur. Bunların giderilmesi kamu görevlileri arasında hiyerarşik ve adil düzeni sağlayacak ve memnuniyet üretecek bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Bu minvalde yönetici sınıfında yer alan enstitüyüksekokul sekreteri, şube müdürü, ilçe müdürleri ve şeflerin ek gösterge rakamları da 3600’e çıkarılmalı; ek gösterge rakamı 3600’ün altında olan bütün kamu görevlilerinin tazminat yansıtma oranları artırılmalıdır.”

“EĞİTİMCİLERE ŞİDDETE KARŞI YASAL DÜZENLEME YAPILMALIDIR”
Coşkun, eğitim ve öğretim hizmeti sunumu esnasında veya verilen eğitim ve öğretim hizmetinden kaynaklanan nedenlerle eğitim çalışanlarına karşı cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişilere hapis cezası verilmesi; eğitim kurumlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçunun tutuklama nedeni varsayılan suçlardan sayılması ve eğitim çalışanlarına karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku çerçevesinde yürütülmekte olan işlemlerde ve davalarda personelin talebi üzerine Milli Eğitim Bakanlığı’nın hukuki yardımda bulunması noktasında düzenleme yapılması gerektiğini söyledi.

“YÖNETİCİ GÖREVLENDİRME MEVZUATI KALICI VE SÜRDÜREBİLİR HÂLE GETİRİLMELİDİR”

Coşkun, “Son yıllarda eğitim kurumları yönetici görevlendirme yönetmeliğinin sürekli değiştirilmesi, yeniden değiştirileceğine ve görevlendirme usulünün yeni baştan ele alınacağına dair her söyleme hayat vermekte; yöneticiler arasında huzursuzluğa ve tedirginliğe yol açmaktadır. Eğitim yöneticiliği alanında sürdürülebilir ve kabul edilebilir bir sistem inşa edilmelidir. Eğitim kurumu yöneticiliğinin eğitim liderliğine dönüştürülmesi, yöneticiliğin profesyonel bir meslek olarak ele alınarak ‘ikincil görev’ ve ‘görevlendirme’ olmaktan çıkarılarak kadro unvanlı bir uzmanlık mesleği hâline dönüştürülmesiyle mümkündür. Eğitim kurumu yöneticilerinin bir eğitim ve okul lideri olarak inisiyatif alanları genişletilmeli, mevzuat kuşatmasından kurtarılmalı, bürokratik rolleri azaltılmalı, yetkilendirilip güçlendirilerek eğitimöğretimle ilgili rolleri öne çıkarılmalıdır” diye konuştu.

“ÖĞRETMEN AÇIĞI SORUNU KÖKLÜ BİR ŞEKİLDE ÇÖZÜLMELİDİR”
Öğretmen açığının 100 bin civarında olduğuna dikkat çeken Coşkun, “Eğitimin niteliğinin artırılması ve okullar/bölgeler arasındaki nitelik farkının kapatılması, okullarda boş ders kalmamasına ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır. Halen Türkiye’nin OECD ortalamalarında öğretmen başına düşen öğrenci sayılarına ulaşması için toplamda 100 bini aşkın öğretmen açığı var. İhtiyaç olmasına rağmen yeterli atama yapılmamakta, yeterli aday bulunduğu hâlde atama yapılarak ihtiyaç karşılanmamakta; bu durum ‘önce eğitim’ iradesiyle çelişmektedir. Eğitimde fırsat eşitliği vurgusu yapılan bir sistemde, öğretmen açığını kapatmaya yönelik nitelikli politikalar yürürlüğe konulmalıdır” dedi.

“ÖĞRETMEN ATAMALARINDA MÜLAKAT KALDIRILMALIDIR”

Öğretmen atamaları için uygulanan seçme, değerlendirme ve atama yöntemi işlevini yerine getiremediğini öne süren Coşkun, “Öğretmen atamaları için mevcut durumda uygulanan, KPSS ve sözlü sınavdan oluşan atama yöntemi uzun yıllardır devam eden, toplumsal maliyet üreten, mağduriyetler oluşturan kronik sorunlar ve soru işaretleri barındırmaktadır. Komisyonlar veya yetersiz değerlendirmeler marifetiyle adayların sıralamasına esas teşkil edecek eş değerliliği sağlayamayan, amacını yerine getirmekte teknik kusurlarla mücehhez mülakat yöntemi, öğretmen adayı öğütmekte, mağdur üretmektedir. Bu nedenle, öğretmen atamaları ile ilgili karar verme süreçlerinde mülakat yöntemi kaldırılmalıdır” şeklinde konuştu.

“VALİ AYHAN URFA’YA YENİ ŞEYLER KAZANDIRACAK”

Toplantı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Coşkun, bir soru üzerine Şanlıurfa’nın yeni valisi Salih Ayhan’ın kente eğitim alanında birçok şey kazandıracağını kaydetti. Coşkun, “ Biliyorsunuz ki, Vali Salih Ayhan iki yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nda genel müdürlük yapmış. Milli eğitimin a’sından z’sine kadar her şeyi biliyor. Ben bunu Urfa için bir şans olarak değerlendiriyorum. Okulları ziyaretleri, eğitimcilerle toplantıları çok önemli. En azından sorunlarımızı bilmesi, birebir bu konularla ilgilenmesi, siyasilerin desteğiyle mevcut sorunlarımıza neşter vuracağına inanıyoruz. Umutluyuz.” diye konuştu.

BİHA


Kaynak:

İlgili Konular :
İlgili Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum